SosyalBank.Org - Bireyleriyle Sosyal, Bilgileriyle Güçlü Toplum

Tam Versiyon: Serdar Yıldırım Fabl Hikayeleri
Şu anda arşiv modunu görüntülemektesiniz. Tam versiyonu görüntülemek için buraya tıklayınız.
SERDAR YILDIRIM FABL HİKAYELERİ    
PİRE İLE SİVRİSİNEK
Zıplama yeteneğini kaybetmiş pireyle, uçma yeteneğini kaybetmiş sivrisinek yolda karşılaşmışlar. Bir ağacın altına oturup konuşmuşlar. İkisinin de paraları varmış ve ilk karşılaştıkları yere bakkal dükkânı açmışlar. Tatlı dilli, güler yüzlü oldukları için, dükkân müşteriyle dolup taşmış. Aradan aylar geçmiş ama müşterileri azalmamış. Herkes onların müthiş ticari zekâlarından bahsetmiş.
Yeteneğimi kaybettim diye üzülme, bir köşeye çekilip dövünme. Bilmez misin ki, canlılar birkaç yetenekle doğarlar.

--------------------------------------------------------------------
ORMANIN YENİ KRALI
Ormanlar Kralı Aslan tahta çıkışının yıl dönümünde bir günlüğüne krallığı bırakacağını ilan etmiş. O sabah erkenden pek çok orman hayvanı sarayın büyük salonunda toplanmış. Kral aslan basamaklarla çıkılan yüksekçe bir yerde tahtında oturuyormuş. Ayağa kalkıp arka kapıdan çıktığı anda, orman hayvanları tahta hücum etmiş. Ön sırada bulunan iri cüsseli fil, zürafa, kaplan, gergedan gibi hayvanlar tahtın önüne ilk varanlarmış. Büyük bir itiş kakıştan sonra Ot Yiyen Kaplan tahta oturmuş ve bir günlüğüne Ormanlar Kralı olmuş.
Doğruluktan ayrılmadan, herkese eşit davranarak, ormanda yaşayanların mutluluğunu gözeterek iyi bir yönetim göstermiş. Gün sonunda tahtı yeniden kral aslana bırakmış ve kral aslandan kocaman bir aferin almış.

---------------------------------------------------------------------
SULU MASAL
Adamın biri masal yazmaya meraklıymış. Bir konu aklına gelince evdeyse su dolu kovanın içine, yoldaysa bir su birikintisine masalını yazarmış. Bazen suya yazdığı masalları eşine, dostuna anlatırmış. Onlar da, bunlar çok güzel masallar, su üstüne masal yazma, üç gün sonra unutursun. Kalıcı olsun, herkes okusun diye kâğıda, kartona yaz, derlermiş.
Böylece aradan aylar geçmiş. Bir gün küçük oğlu, masalcı babasına:
“ Baba, geçen ay bana tilkili bir masal anlatmıştın. Tilki masalın sonunda padişah oluyordu. O masalı yine anlatsana, demiş ama masalcı, masalı su üstüne yazdığı için, okuyup, anlatması mümkün olmamış. Tilkili masalı hatırlamamış bile.
Bu duruma çok üzülen masalcı, aklına gelen masalları kâğıtlara yazacağına dair oğluna söz vermiş.

----------------------------------------------------------------------
ARAP VE ALTI DEVESİ
Arabın biri Arabistan Çölleri’nde yük taşımacılığı yaparmış. Bu arabın altı tane devesi varmış. Arap, bu develerle şehirden şehire mal taşır ve epey de kazanç sağlarmış. Yolculuklar sırasında arap, en öndeki devenin üstünde oturur ve devamlı olarak:
“ Bıktım artık bu çöl sıcağı altında yük taşımaktan. Daha rahat bir şekilde para kazanmanın yolunu buldum. Siz altı deve, sizleri bir şişenin içine koydurup, para karşılığı insanlara seyrettireceğim. Develer, sevinin, çöl sıcağına maruz kalmadan şişenin içinde gezersiniz. “ diyerek söylenir dururmuş.
Arap, bir gün dediğini yapmış. Oz büyücüsüne giderek, develeri küçültüp, şişenin içine sokturmuş ve handa, dükkânda, çarşıda insanlara seyrettirip çok para kazanmış.

------------------------------------------------------------------------
YARDIMSEVER KARTAL
Bir kartal varmış. Herkesin yardımına koşarmış. Tavşanın koşarken ayağı mı burkuldu, yavru maymun daldan mı düştü, olayı haber alır almaz uçar gelir, yaralıyı kucakladığı gibi orman hastanesine yetiştirirmiş. Garibin, yoksulun hastane masraflarını ödediği çok olurmuş. Ormanda yaşayanlar bu yardımsever kartalı tanırlarmış ve kendisine hava ambulansı derlermiş.
Bir gün yardımsever kartala gergedanın hasta olduğu ve mağarasında yattığı haberi verilmiş. Yardımsever kartalın gergedanın mağarasına değil de, hastaneye doğru uçtuğunu görenler çok şaşırmışlar. Sonradan neden böyle yaptığını soranlara yardımsever kartal şöyle demiş:  “ Hasta olan sincap veya tavşan değil ki, hastaneye götüreyim. Dört tonluk gergedanı hastaneye taşıyamayacağıma göre, hastaneyi ayağına getirdim. Doktor tilkiyi gergedanın yanına götürdüm. Gergedan hazımsızlık çekiyormuş, ilaçla tedavi oldu. Şimdi çayırda otlayıp duruyor. “
Bunun üzerine oradakiler önce gülmüşler, sonra yardımsever kartalı alkışlamışlar.

---------------------------------------------------------------------
HOROZ İLE KEDİ
Horozun biri kol saati bulmuş. Saati boynuna takan horoz yürüyüşünü ağırlaştırıp, ben neymişim, en büyükmüşüm havalarına girmiş. Yol ortasından giderken, herkes kenara çekilip ona imrenerek bakıyormuş ve vay be diyerek, zenginlik ve gösterişin ne olduğunu anlıyormuş. Horoz zamanla arkadaşlarıyla arasına mesafe koymaya başlamış. Eski günlerdeki samimiyet, cana yakınlık mazide kalmış. Arkadaşları giderek horozdan uzaklaşmış.  Bir gün horoz bir ağacın altına oturmuş, düşünüyormuş. Kedi oradan geçiyormuş. Horoza seslenmiş:  “ Ne o, horoz kardeş, Marmara Denizi’nde kayığın mı battı? Seni üzen her neyse anlat da bilelim. “ demiş.
Horoz da olanları anlatmış:  “ Her şey kol saatini boynuma takmamla başladı. Sonradan ne arkadaşım kaldı, ne dostum. “ diye dert yanmış. Kediden yardım istemiş.  Bunun üzerine kedi, kol saatini boynundan çıkarmasını, nerede bulduysa oraya bırakmasını ve ancak bu şekilde arkadaşlarıyla eskisi gibi samimi olabileceğini söylemiş.  Horoz kedinin dediğini yapmış. Kol saatini bulduğu yere bırakmış. Arkadaşları, onu tekrar aralarına kabul etmişler. Horoz bir daha zenginlik gösterisine kalkışmamış. Dersini de almış.

Yazan: Serdar Yıldırım